21 Ağustos 2010 Cumartesi

Rüyada mıyım?

Bunu lisedeyken tartıştığımızı hatırlıyorum, hatta o zaman çok mantıklı bulduğum bir cevap da verilmişti, fakat şimdi o cevabı hatırlayamadım; rüyada olup olmadığımızı anlayabilir miyiz?

Geçenlerde gene bu konu açılınca, mantıklı görünen bir cavap geldi : "Rüyalarda bütünlük yoktur, eğer bir sonraki rüyamızda önceki kaldığımız yerden devam ediyor olsaydık, o zaman gerçekten rüyada olup olmadığımızı ayırdedemezdik."

Bu başta mantıklı görünmüştü ama sonradan tereddütlerim oldu. Şunu farkettim, bu yöntem bize her zaman sorguladığımız ortamın gerçek olduğunu söylüyor. Yani bunu rüyamızda sorabilseydik, bize onun gerçek olduğunu söyleyecekti.

İçiçe rüyaların olduğunu düşünelim.
İki önemli açığımız var:
1- Bulunduğumuz seviyenin bir üstü hakkında bilgimiz olmuyor.
2- Her zaman içinde bulunduğumuz seviye bütünlük sağlıyor.

3 seviye için : ya rüyamızda rüya görüyor olalım veya yaşadığımız hayat aslında bir rüya olsun. İki durum için de rüyadayız ve arasıra rüyalar görüyoruz. Bu durumda yukardaki 2 durum:

1- Bir üst gerçekliğin varlığını bilmiyoruz ( "aslında ölünce uyanacağımız" durumunu görmezden geliyorum ). Zaten bir üst gerçeklik durumunun varlığını öğrenebilsek sorun kalmaz rüyada olduğumuz kesinleşir.

2- Bütünülüğü kontrol ettiğimiz yer kendi içinde bütünlüğü sağlıyor ama bizim soruya doğru cevap alabilmemiz için aynı seviyede baska bir parcayla karşılaştırmamız gerekiyor. Yani dün gördümüz rüyayla bugun gördüğümüz arasında bir bütünlük olmaması bize onların rüya olduğunu söylediğine göre içinde bulunduğum seviyede bu kontrolu yapamam. Çünkü bu kontroller bir üst seviyede yapılabilir. İçinde bulunduğum gerçeklik içinse bütünlük bozulmayacak çünkü o tek bir parça ve kendi içinde tutarlı, asıl sonraki parca ile ilişkisi bizim için önemli olacak.

Yani yukardaki yöntem bize sürekli "içinde bulunduğun gerçeklik gerçek" diyor. Bu da güvenilir bir cevap değil. Yani biz ölüp tekrar dünyaya gelsek ve yaşadığımız hayatlar arasında bütünlük olmazsa, aslında bu yaşadığımız hayatın bir rüya olduğunu düşünebiliriz. Ama bu bütünlük kontrolu, içinde bulunduğumuz gerçeklikten yapılamıyor.


26 Nisan 2010 Pazartesi

Cuma tatili

Haftasonu tatilimiz cumartesi ve pazar. Cuma günü tatil olabilir miydi? Aslında bu konuda başka fikirlerim var ama o başka yazıya.

Bugünlerde Hollandaca öğrenmeye çalışıyorum ve bir kelime ilgimi çekti. Vrijdag cuma demek. Vrij de serbest, özgür, boş gibi anlamları var. Almanca bilmiyorum ama sözlügün yalancısıyım, Orda da Cuma için Freitag diyor ve Frei için de yine hür, özgür, serbest, boş vs. diyor. İngilizcedeki Friday'in Fri si sözlükte yok ama, o da heralde Free den geliyordur ( Eskişehir'in Gordion'dan gelmesi gibi.)

Acaba eskiden avrupada Cuma günleri tatilmiydi.

Kelebek Etkisi ( Film )

İlk film güzeldi. Bazı detaylar daha da güzel gösterdi. İkinci film ise gereksizmiş.

İlk filmde adamın hapisteyken, geçmişe dönüp avuclarinda yara bıraktırma sahnesi: "madem kelebek etkisi, neden geçmişteki bu küçük değişiklikten sonra sadece yaralar dışında bişey değişmeden tekrar aynı hücresinde kalabiliyor." diye düşündüm ama, zaten teori de kesin değişir demiyor, değişebilir diyor. Ama yine de, hayat bu kadar karmaşık ilişkiler ağına sahipken, bu kadar kolay kontrol edilemeyeceğini bilip, tutarlılığı konusunda biraz insaflı olmak lazım.

İkinci film ise kendi başına bile bir çekiciliği olmayan bir hikayenin ilk filmin zemine oturtulmaya çalışılması. Bir kere ilk filmden almaya çalıştıkları zemin ikincide anlamını yitirmiş, mesela burun kanamaları ikincisinde gereksizleşmiş bir miras olarak kalmış. Dahası ilkinde kelebek etkisinin belirsizliği varken, ikincisinde daha çok geçmiş üzerinden geleceği kontrol etmeyi deneyen birisinin hikayesi gibi olmus.

Bir de ikincisinde o amca "sizin icin herseyden vazgeçeriz" ayağı yapıyor da neden işinden vazgeçmek aklına gelmiyor, telefonun bataryasını cıkar gitsin.



19 Ocak 2010 Salı

Heybeliada

Heybeliada ruhban okulunun açılıp açılmaması konusu. Pek ilgim olmayan bu konuda neden yazma gereği duyuyorsam artık.

Sanırım bu konuda yapılması gereken eğer ihtiyaç ise açılması. Yunanistan da buna karşılık şunu yapsın muhabbetleri saçmalık. Biz bunu Yunanlıları memnun etmek için değil kendi vatandaşlarımızın bir ihtiyacını karşılamak için yapmalıyız ve bu açıdan bakınca da bu şekilde şart cümlelerinin anlamı yok. Devlet açısından müslüman, hıristiyan, yahudi... hepsi vatandaş. Vatandaşları için bu ihtiyaçsa yapmalı. Yani yapılması gerekiyorsa, kendimiz için yapmalıyız.

Ama Yunanistan ordaki müslümanlara karşı boyle davranmıyor. Fakat mütekabiliyet diye bişey var. Vs, vs, vs... bu konudan bağımsız ayrıca ele alınması gereken konular.

-mekte / -makta

Şu an bloguma yazı yazmaktayım. Tam da yazıyı yazma işi üzerindeyim.

İsmin hal eklerinden -de/-da ekini (bulunma hali ) bir yerde bulunmak için kullanıyoruz. Ankaradayım. Masanın üzerinde.

Peki hangi işin üzerindesin. ( Hangi iş üstündesin ). Yazı yazmak işi üzerindeyim. Yazı yazmaktayım.

Bir şey değişik konumlarda olabilir, normalde bulunma hal ekini fiziksel olarak bulunduğu konumu belirtmek için kullanıyoruz. Bir şey değişik faaliyetler üzerinde de olabilir, aynı eki, o şeyin yapması olası fiillerden hangisi üzerinde olduğunu belirtmek için de kullanabiliriz.

-mek/-mak mastar ekleri. Yani fiil isim halinde, ve -de/-da da isme geliyor. Uygun görünüyor.

-mekte/-makta; mastarin, "bulunma hal eki" alması olabilir.

Aslında bunu düşünmeme sebeb olan şey çincedeki durum. 在 ( zài ) bizim "-de/-da" gibi ama bir fiille kullanıldığında "-mekte/-makta" gibi oluyor.